EDİRNE SU TAŞKINLARINA "BİLİMSEL BAKIŞ"

Doğal Yaşamı Koruma Vakfı Bilim Kurulu Üyesi Yrd.Doç Dr. Musa ULUDAĞ'ın Edirne nehir taşkınlarına isteğimiz üzerine yazdığı 'bilimsel bakış' yazısı

Doğal Yaşamı Koruma Vakfı Edirne Temsilcisi

Bülent BACIOĞLU 



52600 km2 su toplama havzasına ve yaklaşık 550 km uzunluğa sahip Meriç Nehri Balkanların önemli drenaj sistemlerinden biridir. Kaynağını Bulgaristan’daki Rodop Dağları’ndan (Rila, 2925 m) alır. Tunca Nehri, Arda Nehri ve Ergene Nehri; Meriç Nehrinin alt havzalarını oluşturur. Yağmur ve kar erime suları ile beslenir. İklim özellikleri, Meriç Nehri’nin debi ve rejim özellikleri için çok önemlidir. Yıl boyu akışa sahip olmasına karşın, Meriç Nehri Havzası’nın yağış ve sıcaklık özelliklerine bağlı olarak; sıkça debi düzensizlikleri meydana gelmektedir.

Edirne şehri, Meriç, Tunca ve Arda nehirlerinin buluşma noktasını bulunmaktadır ve havzanın aşağı bölümü oluşturmaktadır. Akarsular genel olarak üç bölümden oluşur; 1- Yukarı havzası veya kaynak sahası, 2- Orta havza veya Plato sahası ve 3- Aşağı havza veya Taşkın ovası. Türkiye Meriç nehri havzasının aşağı havzasında diğer bir ifade ile taşkın sahasında yer alır. Bir akarsu üzerinde seller daha çok yukarı havzada ve orta havza da oluşurken ( bu alanlar Bulgaristan sınırları içinde yer alır), taşkınlar ise aşağı havzada oluşur (Bu alanlar Türkiye ve Yunanistan sınırları içinde yer alır). Buradan da anlaşılacağı üzere şehrimiz de meydana gelen olay daha çok taşkın karakterindedir ancak akarsuyun yatak içerisindeki hızlı akış özellikleri ise sel karakterindedir. Diğer bir ifade ile akarsuların aşağı havzalarında, yatak içerisinde sel ve taşkın süreçleri birlikte etkinlik gösterir, bu da bu alanlarda yapılacak çalışmaların daha karmaşık ve iç içe olmasına neden olur. Meriç nehrinin tarihi dönem taşkınlarına baktığımız zaman, bu alanda her zaman taşkınların olduğunu görürüz ve taşkınların olması kadarda normal bir şey yoktur. Daha da önemlisi taşkın alanları akarsuların biriktirme sahalarıdır. Akarsu yataklarında yapılması düşünülen ve taşkınlar için bir çözüm olarak öne sürülen, yatak temizleme çalışması sadece nehirlerin daha fazla alüvyal malzeme (kum,çakıl vb.) getirmesine ve saha içindeki aşındırma sürecini hızlandırarak özellikle taşkın settelerinin  zarar görmesine neden olacaktır.

Diğer bir konu; Bulgaristan’ın baraj kapaklarını açması konusu. Barajlar değişik amaçlarla yapılır örneğin; Elektrik enerjisi üretmek, sulama amaçlı, içme suyu temini amacıyla veya taşkın - sel kontrol amaçlı olarak inşa edilir. Bulgaristan’daki barajların tamamına yakını enerji üretimi, sulama veya içme suyu temini amaçlı olarak kurulmuşlardır. Diğer bir ifade ile Bulgaristan bu barajlarda su seviyesini her zaman en üst sevide tutmaktadır. Taşkına neden olan sular zaten dolu olan baraja gelen yağış sularının doğrudan akarsuya katılmasıyla meydana gelmektedir. Bölgenin coğrafi özelliklerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan yağış özellikleri, yıldan yıla farklılık gösteren bir karakterdedir. Küresel İklim Değişimlerine bağlı olarak bu yağış özelliklerinde de  ciddi oranda değişikliklerin olacağı kaçınılmazdır.

Meriç nehri ve taşkınlarını bir sorun olarak görmekten vazgeçip, bunun bir doğal kaynak olduğunu kabul etmemiz gerekmektedir. Meriç nehrinin bir doğal kaynak olduğunu anlamak ve bu alanı ekonomik olarak kazanç haline getirmek için öncelikle, akarsuların her birinin kendine özgü davranışlarının olduğunu kabullenmek ve buna göre projeler üretmek gerekir.

Meriç havzasında ortaya çıkan ve ülkemizde taşkın olarak kendini gösteren bu doğal olayın bir afet karakterinden çıkartılıp, sürdürülebilir bir doğal kaynak haline dönüştürülebilmesi için yapılması gerekenler aşağıda sıralanmıştır.

1-      Üç ülkenin birlikte hareket edeceği bir Meriç havzası Havza yönetimi planının hazırlanması

2-      Ülkemiz sınırları içindeki nehir yataklarının ve taşkın ovasının jeomorfolojik yapısının belirlenmesi ve buna bağlı olarak taşkın alanlarının sınırlarının çıkartılması,

3-      Akarsu Taşkın alanı sınırları içerisinde; Kıyı çizgisinin, Kıyı Kenar çizgisinin belirlenmesi ve buna Bağlı olarak koruma kuşaklarının hassas bir şekilde oluşturulması,

4-      Akarsuların ekosistem açısından bir sulak alan olması veküresel iklim değişimlerinin etkilerinin en çok görüldüğü ekosistemler olması nedeniyle, yapılacak olan mühendislik çalışmalarının, gelecekteki kaçınılmaz iklim değişimi senaryolarına göre planlanması gerekmektedir.

 

 

Edirne, Şubat 2015

Yrd.Doç.Dr.Musa ULUDAĞ

                                                                                                             DOĞAL YAŞAMI KORUMA KURULU ÜYESİ

DAYKO BİLİM KURULU ÜYESİ

Bu Haberin Kaynağı : DAYKO EDİRNE
Bu Habere Yorum Yap
Adınız / Rumuzunuz / Mesaj Başlığınız
Yorumunuz
Bu Habere Yapılan Yorumlar
HEMEN ÜYELİK BİLGİLERİNİ GÜNCELLE





Gizlilik Sözleşmesi